"YAKLAŞIK 4,5 AY ÖNCE
ŞİKAYET OLUŞTURDUK"
Sinan Tekin konuşmasının devamında, "Yaklaşık 1 ay sonra gelen cevabın ardından bir profesör eşliğinde 2 kişinin evlerine geldiğini belirten Tekin, “Evin bütün kolonlarını incelediler, fotoğraflarını çektiler. Sonra dediler ki, ‘Sinan Bey, metro çalışması devam etsin. 1 ay sonra tekrar gelip sonucu görelim, çatlamalar artacak mı bakalım’ 1 ay sonra tekrar geldiler. Aynı işlemleri yaptılar, yine fotoğraf ve video çektiler. ‘Rapor ne zaman çıkar’ diye sordum, ‘Yakında çıkar’ dediler. Sonra kızımı aramışlar. Raporu tarafımıza göndermemişler ama sözlü olarak bilgilendirme yapmışlar. Kızımı şu şekilde aramışlar, ‘Binanızda 0,6 milimlik bir oynama olmuş. Bu çok düşük, minimum düzeyde. Her binada olabilecek bir oynama. Bu nedenle bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Ama isterseniz binanızı sıvayabiliriz, boyayabiliriz. Size bırakıyoruz’. Biz de buna istinaden evde oturmaya devam ettik. İçteki yarıkları kendi imkanlarımla sıvadım.” diye konuştu
"YAKLAŞIK 4,5 AY ÖNCE ŞİKAYET OLUŞTURDUK!"
Yıkılma anlarını anlatan Sinan Tekin, şunları söyledi:“Gelelim yıkılma anına, o gün il dışındaydım. Saat 08.30’da eve geldim. Çay içiyorduk. Kızım, “Baba, yukarıdan tuğla sesleri geliyor, sanki bir şeyler dökülüyor” dedi. Şüphelendim, yukarı çıktım. Daha önce de dilekçe vermiştik. ‘Eve bir şey mi oluyor’ dedim. Her yeri gezdim, kolaçan ettim. Herhangi bir döküntü yoktu. Ara boşlukta eşyalarım vardı, onlar yere düşmüştü. Şaşırdım, ‘Nasıl düşer’ dedim. Fare herhalde diye düşündüm. Oysa o sırada yan binalar yıkılmaya başlamış. Yatan bina bizim binaya baskı yaparak alttan itmeye başlamış. Bu yüzden bina yatarken tuğlalar araya düşüyormuş. Biz de o sesleri duyuyormuşuz. Sonra uyuduk, çünkü fare sandık. Sabah 06.30 gibi namaza kalktık. Abdest aldık. Tam namaza duracaktık ki o ses yine başladı. Sanki müzik sesini açarsınız ya işte o şekilde bir ses, ufaktan başlayıp maksimuma çıktı. Ne yapacağımızı şaşırdık. Daha önce dilekçe oluşturduğumuz için bizim evin yıkıldığını sandık. Panik olduk. Eşim bir tarafta, ben bir tarafta ne yapacağımızı bilemedik. Hemen kapıya yöneldik. Kapıyı açtık. Dış kapıdan üstümüze ufak ufak beton parçaları dökülüyordu. ‘Bak, sıkıntı var’ dedim. Arada kalmayalım diye düşündüm çünkü depremde çoğu insanın merdiven boşluğunda kalarak, hayatını kaybettiğini biliyordum. Eve çıktık, kendimizi koruma altına aldık. Olay yaklaşık yirmi saniye sürdü, fazla değil. Olay bitince eve geçtik. Kızım balkondan baktı; yandaki binanın yana doğru yatarak devrildiğini gördü. Şaşırdım. “O bina yeni bina, 10-12 senelik. Hemen elimizdeki telefonları, lazım olabilecek eşyaları aldık. Çıkarken alttaki binanın da kaydığını, yamulduğunu gördük. Orada bir boşluk oluşmuştu.”
“MUHTEMELEN KALACAK YERLERİ YOKTU!”
Enkaz altında kalan Bilir ailesini yakından tanıdığını belirten Tekin, “Vefat eden arkadaş çok iyi bir insandı. Ben de Göynüklüyüm, o da Göynüklüydü. İyi biriydi. Yakın zamanda kombimi yapmıştı, kendisi kombi tamircisiydi. İşini iyi yapan, efendi, dürüst biriydi. Hatta bir defasında ona bağırmıştım, hiç alınmamıştı; çok alttan almıştı. Her gün görüşürdük. Bir sene kadar buradaydı. Sabahları onu görürdüm, iyi bir insandı. Gelmişler, burada bakmışlar, sıkıntı olduğunu anlamışlar. Uyarmışlar aslında. Sonra tekrar eve mi çıkmışlar, onu pek bilmiyorum. Çünkü o gün Düzce’deydim, il dışındaydım. O seslere pek hakim değilim ama resimlerden gördüğüm kadarıyla doğru. Eczacı arkadaşlarla konuştum, o da binasındaki salonlardaki çarpıklığı bana gösterdi. O da müteahhidi aramış. Müteahhit yetkilileri aramış. Kim aradı bilmiyorum. Onlar da ‘Oturun’ gibisinden bir şey söylemişler. Muhtemelen kalacak yerleri yoktu. Öyle olunca ‘Çıkın’ da dememişler. Sanki bina dayanır gibi bir algı oluşmuş. Yoksa o çocuk, ona bilinçli şekilde ‘Bu binanın yıkılma tehlikesi var’ denilseydi, kesinlikle oturmazdı. Hayatlar çok boşu boşuna gidiyor. Yazık, insan acıyor. Ne diyeyim artık.” diye konuştu.